SYMBOLISM (Sembolizm)
Farklı anlamlara gelen ya da farklı ögeleri simgeleyen çeşitli sembollerin kullanımıdır.
Simgecilik olarak da adlandırılan sembolizm, hem gerçeği gösteren hem de onun sınırlarını
aşma isteğine cevap veren bir sanat akımıdır. 1870 yılına doğru Fransa ve Belçika’da natüralizme ve parnasse akımına bir tepki olarak ortaya çıktı. Dış dünyanın görüntülerini somut
nesnel gerçeklikleriyle değil, bu görüntülerin sezgilerinden, yansıyan nitelikler aktarılır .
Sembolistler, duygu ve heyecanları sembolik kelimelerin müziğiyle anlatmaya çalışır. Ayrıca şiiri, açıklayıcı işlevinden ve kalıplaşmış bir hitabetten kurtarmayı, şiirle insanın yaşantısındaki anlık ve geçici duyguları betimlemeyi amaçlarlar. Sembolistler, alışılmamış, yepyeni birtakım taze imge ve düşünceleri anlatmak için de yeni sözcükler türetme yoluna gitmiştir.
Simgeci şiirin başlıca temsilcileri Charles Baudelaire’nin şiir ve görüşlerinden fazlaca
etkilenen Fransız Stephane Mallarme, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud’dur. Sembolik yazarlar
arasında Jules Laforgue, Henry de Regnier, Rene Ghil, Gustave Kahn, Belçikalı Emile
Verhaeren, ABD’li Stuart Merrill, Francis Viele Griffin yer alır.
Sembolizmin İlkelerinde dış dünyayı sembollerle anlatmak esastır. Sembolist şairler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır. Şiirde müzik unsuruna önem verirler, hatta müziği şiirin amacı haline getirirler. Şiir, düşüncelere değil, duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz. Şiirde anlam kapalılığı olmalıdır, buna göre şiirden herkes kendine göre bir yorum çıkarmalıdır. Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir. Sembolistler daha çok serbest nazım türleriyle şiir yazmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder