2 Mayıs 2015 Cumartesi

PENTAGRAM DESIGN GROUP

Pentagram design group, 1972'de Alan Fletcher, Theo Crosby, Kenneth Grange ve Bob Gill tarafından kuruldu. Pentagram design group farklı alanlardan tasarımcıların bir arada çalıştığı bir yapı getirdi. Pentagram, oldukça düz bir kuruluştu. Herkesin hisseleri eşitti. CEO, menajer veya yönetici pozisyonunda kimse yoktu. Bu eşitlik, her sene oluşuma yeni tasarımcıların davet edilmesiyle yenileniyordu. Tasarımcıların ne kadar süredir Pentagram'ın parçası olduğu bu eşitliği değiştirmiyordu. 1978'de Colin Forbes New York ofisini açtı. Daha sonra ise Londra ve Austin ofisleri de açıldı. Pentagram, grafik tasarım, mimarlık, iç mekan eşyaları vb. alanlarda çalışmalar yürüttü. Boots, Tesco, 3Com, Tiffanny, Nike ve Timex gibi firmalar için ürün ve ambalaj tasarımı yaptılar. Ayrıca Citibank için kart tasarımları yaptılar. Mimarlık üzerine de önemli çalışmalar yaptılar. Harley-Davidson müzesinin mimarisini Pentagram grubu üstlenmişti. Günümüze kadar aktivitesini koruyan tasarım grubu 2005te Amerika'da meşhur "The Daily Show"un set tasarımını yapmıştır. Hala merkez binaları Manhattan'da 204 Fifth Avenue'da bulunmaktadır.

Grafik dünyası Alan Fletcher ile ilk kez 1960’larda tanıştı. Tasarım sanatının “her şeyi kapsayacak” şekilde yeniden tanımlanması gerektiğine inanan ve nitelikli sanat ürünlerini gelişen pazarda satın alınmaya değer birer “ticari başarı”ya dönüştürmeyi hedefleyen Fletcher, ilk şirket deneyimi Fletcher/Forbes/Gill ile kısa sürede modern İngiliz tasarım endüstrisinin öncü isimlerinden biri haline geldi. Kurucu ortakları arasında yer aldığı Pentagram’ın 1970’lerdeki başarısı, onu grafik tasarımı alanında kıta Avrupa’sını aşan bir üne kavuşturdu. Klasik Avrupa geleneği ile Kuzey Amerika pop kültürünü harmanlayarak kendine has bir üslup yaratan; açık fikirliliği, doymak bilmez merakı, üretkenliği ve neşeli mizacıyla çevresinin takdirini kazanan Fletcher; üstlendiği onca ticari ortaklık ve projeye rağmen yaratıcı bağımsızlığını korumayı bilmiş, yarattıklarıyla “dünyaya bakmayı” hem keyifli hem de “karlı” hale getirmiştir.
      

ECO DESIGN
Ekolojik tasarım, yaşam döngüsü boyunca doğaya verilen zararların en aza indirilebilmesi, hatta hiç zarar verilmemesidir.
Ekolojik tasarım nedir, bir diğer adı da “yeşil tasarım”?
       Ürünlerin, sistemlerin,süreçlerin yaşam döngüleri boyunca çevrelerine, doğaya, ekosistemlere hiçbir zarar vermeden uyum içerisinde entegre olabilecekleri tasarımlar bunlar. İnsana ve doğaya verilen zararın en aza indirilebilmesi birincil hedef; ama temel hedef aslında hiç zarar verilmemesi. Temel kuralları pek çoğunuz belki duymuştur; tasarruf etmek, tekrar kullanmak, dönüştürmek, yenilenebilir çevre dostu ve sağlıklı olana öncelik tanımak.
Neden ekolojik tasarım önem taşımakta?
        Çünkü çevreye ve insana zararlı, enerjik malzeme ve üretim türlerini kullanmamak gerekiyor, kaynak israfını engellemek gerekiyor. Toprak, hava, su kirliliğini yaratacak çöp yığınlarını hiçbir zaman yaratmamak gerekiyor, tasarımlarımızın hep bu temel hedeflerle yapılması gerekmekte. Ekolojik Tasarım, ekolojik üretim, ekolojik malzeme kullanımı basit bir bardaktan binalara, şehirlerin tasarımına kadar uzanan her alanda, her ölçekte çok büyük önem taşımaktadır.
        Bugün bir üründen beklenen performans sadece o ürünün estetiği, formu,işlevselliği ile sınırlı değil, ekolojik tasarım objelerin işlevsel bütünlükleri ve tüm yaşam döngüsü içerisinde tasarlanmalarını, üretilmelerini ve kullanılmalarını gerektirmekte. Dolayısıyla tasarımcı da artık sürdürülebilirlik adına tüm üretim sürecini ve hatta davranış alışkanlıklarını değiştirebilecek kişi olmak zorunda.
         Ekolojik tasarım, yaşam döngüsü boyunca doğaya verilen zararların en aza indirilebilmesi, hatta hiç zarar verilmemesidir, bunu amaçlamaktır demiştik. Bu da malzemelerin doğadan çıkartıldığı hammadde olarak elde edilmesinden başlayarak ürün haline getirilmesi, ürünün dağıtımı, kullanımı ve yararlı ömrünü tamamladıktan sonra tekrar geri dönüştürülerek yeniden yararlanılabilmesi aşamalarını içerecek şekilde bir yaşam döngüsü analizini gerektirmekte. Yani sadece ürünün hammadde olarak elde edilmesinden ürünün çöpe gidişine kadar ki o kısa bir yaşam döngüsü artık söz konusu değil. Beşikten beşiğe ekolojik tasarım anlayışına göre yaşam döngüsü ürünün doğum ve ölüm sınırları arası değil; yenilenen, tekrarlanan, yeniden yaşam döngüsüne kazandırılan ve böylece faydalı ömrünün uzatılması çerçevesinde ele alınmakta.Tasarımın doğa üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler yaşam döngüsü analizleriyle belirlenmekte.Böylece o tasarımın ekolojik ayak izi veya karbon ayak iziyle belirlenebilmekte. 



Bu enteresan dekoratif unsuru, tabure, sehpa, hatta bir komodin olarak kullanabilirsiniz. Hem güvenilir, hem uzun ömürlü, hem işlevli, hem de estetik anlamda çok hoş görünen bu mobilyanın tasarımcıları malzeme olarak, gemi yapımında da kullanılan ve çevre prensiplerine uygun olarak işlemden geçirilmiş tik ağacı kullanmışlar. Bu ağacın özelliği doğal olarak içinde fazla miktarda yağ barındırması ve bunun da kerestesini suya ve havadaki diğer kirletenlere karşı dayanıklı kılması. Bu da evinizde hem çevreye duyarlı, hem de uzun yıllar kullanabileceğiniz bir mobilya olması anlamına geliyor.


Evinizin duvarının ne kadar çevre dostu olduğuna hiç kafa yordunuz mu? Örneğin duvar kağıdı kullanıyorsanız bunun nasıl bir maddeden yapıldığı ya da kullandığınız boyanın kimyasal özellikleri. Örneğin bu fotoğrafta gördüğünüz ilginç duvarda sisal denilen tropikal bir bitkinin lifleri kullanılmış malzeme olarak. Hızlı büyüyen bu ilginç bitki dayanıklılık ve sürdürülebilirlik anlamında son zamanların en gözde malzemelerinden biri olarak dikkat çekiyor. Sıcak rengiyle odaya karakter veren bu malzeme aynı zamanda, dokusu itibarıyla belli bir derinlik ve zenginlik hissini de beraberinde getiriyor ve ortaya ekolojik tasarımın belki de en şık ve göz alıcı örneklerinden biri çıkıyor.
Piyasadaki organik ya da ekolojik diye adlandırılan mobilyalardan bazılarıyla ilgili en ciddi sıkıntı ekolojik tasarım uğruna işlevden ve kullanım pratikliğinden fedakârlık edilmiş olması. Kimi zaman da kullanılan malzeme yeterince tarz görünmediği için, herhangi bir evin dekorasyonuyla uyumsuzluk sorunları ortaya çıkabiliyor. Oysa fotoğrafta gördüğünüz bu ilginç tasarım, buna benzer sorunların aşılabileceğinin en güzel göstergelerinden biri. Bu ilginç şarap rafı, hem işlevsel, hem tasarım anlamında sıradışı, hem de yapımında çevre dostu malzemeler kullanılmış. Girdiği her ortama modern bir şıklık katacağı garanti olan raf on iki şişe kapasitesinde ve daha önce şarap fıçılarının yapımında kullanılan meşe odununun yeniden işlem geçirilmesi sonrası imal edilmiş. Yani çevre bilincine sahip olan herkesin gönül rahatlığıyla kullanabileceği, hem şık hem de işlevsel bir mobilyayla karşı karşıyayız.



İlginç koltuk geri dönüşümden geçmiş kartonlarla tamamıyla elde yapılmış bir ürün. Gördüğünüz gibi kartonlar özellikle retro, nostaljik reklam kataloglarından seçilmiş. Ekolojik vurguyu artırmak adına koltuğun yapımında tamamıyla organik yapıştırma ve boya malzemeleri kullanılmış. Sonunda ortaya hem trendleri takip eden, hem iddialı ve stilli, hem de tamamıyla organik bir mobilya çıkmış.



Geri dönüşümden geçmiş malzemeyle yapılmış, şık bir tasarım örneği. Eski ve geri dönüşüme tabi tutulmuş karton kutulardan yapılmış olan bu ilginç sandalye, ekolojik hassasiyetlerin dikkate alındığı modern tasarımın hem rahat, hem de şık  sonuçlarından biri. Deniz dibindeki mercanları andıran görünümüyle de dikkat çeken mobilyanın bir başka özelliği de yapımında harcanan enerjinin tamamen yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş olması.

Hochschule Für Gestaltung / Ulm

   Tasarım Ulm Okulu (Hochschule für Gestaltung Ulm) Ulm, Almanya merkezli bir tasarım üniversitesidir. Inge Scholl, Otl Aicher ve Max Bill tarafından 1953 yılında kurulan, Latter okulun ilk rektörü ve Bauhaus'un eski bir öğrencisidir. HFG hızla uluslararası tanınma kazandı ve şimdi tasarımın en etkili okulu olarak ve Bauhaus da ikinci olarak görülüyor. 




  Bina, Bilgi ve Film Yapımı Sanayileşmiş Ürün Tasarımı, Görsel İletişim bölümlerinin içinde uygulanan tasarım süreci, onun fonksiyonunu yerine yeni yaklaşımlar sırasında. Max Bill tarafından tasarlanan ve Ulm Vakfı himayesinde bir tarihi açıdan önemli ve işlevsel bir bina olarak bugün bozulmadan kalır HFG binası. HFG  50’li ve 60’lı  göstergebilim çalışmalarında bir öncü olan Decades, tasarımın en ilerici eğitim kurumlarından biri olmuştur. HFG tarihi deneysel kurum olarak okul kendi özeleştirisi doğrultusunda, yenilik ve değişim yoluyla gelişti. Bu içerik sayıca değişikliklere sebep oldu, sınıflar ve devam eden iç çatışmalar organizasyonu 1968 yılında HFG  nihai kapanış kararını etkilemedi. Okul on beş yıl sonra faaliyete son vermesine rağmen, ‘Ulm Modeli’ uluslararası tasarım eğitimi üzerindeki etkisi hala devam ediyor.






Anti Design


Anti-Tasarım tasarım akışı ve stil sanat hareketi İtalya'da 1966-1980 arası sürdü. Anti-Tasarım idealizm ve ironi ile karakterize ve çarpıcı renkleri, ölçek bozulma ve kitschi vurguladı. Mimaride bu da Radikal Tasarım dönemi olarak bilinir.



Anti-Design ile ilgili görsel sonucu






Ettore Sottsass Anti-Tasarım hareketinin bir anahtarı oldu. Ettore 1960'larda ve 1970'lerde Radikal Tasarım hareketinin önde gelen üyesi oldu. Memphis onun cesur ve dekoratif tasarımlar üretmesi için post-modern tasarımların yolunu açtı.





Anti-Tasarım kitsch, ironi ve ölçek bozulma ifade potansiyelini kullanır. Anti-Tasarım 1980 yılında sona ermesine rağmen, hala bugün çağdaş tasarımcıları etkilemeye devam ediyor.

Memphis Grubu

  1980’li yılların en önemli tasarım grubu hiç kuşkusuz Memphis’ti. Milan’da, Ettore Sottsass tarafından 1980 yılında radikal Studio Alchimia’dan ayrılmasından sonra başlatıldı. Ettore Sottsass, çevresine bir grup uluslararası mimar, mobilya, dokuma ve seramik tasarımcısını topladı. Bunlar arasında Andrea Branzi, Martine Bedin, George Sowden, Peter Shire, Michael Graves, Javier Mariscal, Michele de Lucchi ve Matteo Thun bulunuyordu.


Çalışmalarını ilk kez 1981 Milan Mobilya Fuarında sergilediler. Burada Memphis grubu, bazı eleştirmenler tarafından yavan bulunsa da başarı elde etti. Postmodernist bir grup olan Memphis çeşitli kaynaklardan —klasik mimariden 1950’li yılların değersiz sanatına kadar her şeyden— eklektik bir şekilde yararlandı. 




  Göz alıcı ve çoğu kez şaşırtıcı renkler kullandılar ve nesnenin pratik kullanımından çok görünümü ve anlamı üzerine vurgu yaptılar. Tartışmacı bir girişim olarak başlayan şey büyük bir ticarî başarı kazandı. Ne var ki, Memphis Grubunun postmodernizmin aşırı yönlerini oluşturan fikirleri fazla kalıcı olamadı.



Studio Alchimia


Stüdyo Alchimia mimar Alessandro Guerriero tarafından 1976 yılında Milano'da kuruldu ve 1960'ların radikal hareketin ortaya çıkardı. Amaç, yeni bir stil için modernist tasarım ilkelerinden uzaklaşmak oldu.
 İlk olarak, deneysel bir galeri ve laboratuvar gibi, endüstriyel tasarım sürecinin sınırlamaları bağımsız, Stüdyo Alchimia tarafından planlanan tasarımlar etkili bir tasarım stüdyosu haline geldi. Diğer üyelerin arasında Ettore Sottsass , Alessandro Mendini , Andrea Branzi , Paola Navone ve Michele De Lucchi vardı. Stüdyo Alchimia'nın amacı tasarım ve sergi parçaları yerine tüketici odaklı ürünler üretmek oluşmuştur.Ürünleri prototip olarak kabul edildi. Tasarım stüdyosunun amacı duygusuz, işlevselci seri üretim bireyine, şehvetli, çekici, benzersiz çıkış yolları bulmak oldu. Bu nesnelerin yararlı olacak şekilde tasarlanmış olup olmamasının bir önemi yoktu.

   Marcel Breuer klasik mobilya tasarımını yeniden Wassily sandalye, dekoratif süs eşyaları ve dekor ile sağladı. Ayrıca mevcut yeni bir yüzey veya referans ile eski mobilya "simya" olarak değiştirildi ve rafine edildi. Tasarımlar; Mendini kanepe, Kandissi veya koltuk Proust .
1970'ler ve 1980'lerin sonlarında önemli uluslararası tasarım grubu olarak Alchimia'nın da katılımıyla birçok sergi düzenlendi.
1981'de Ettore Sottsass gruptan ayrıldı ve az tüketim grubu olan Memphis'i kurdu .






ERGONOMİ DESİGN GRUPPEN

Dışarıdan tasarım hizmeti veren kuruluşların en eskisidir.Bu kuruluş 1960'larda kurulmuş olan Designgruppen ve Ergonomi Design adlı iki tasarım bürosunun birleşmesinden doğmuştur.14 kişiden oluşan tasarım stüdyosunun uğraş alanı ergonomik ilkelere dayanan, güvenilir, emniyetli ve verimli tasarım araştırmaları yapmak ve geliştirmektir.

Kullanıcı sistemlerinin, yani ürün ve kullanıcı ilişkilerinin analizi için, gerçek boyda modellerle deneysel değerlendirmeler yapar. Ergonomi Design stüdyosu tasarıma yaklaşımını şöyle anlatıyor: "Tasarım sadece dış görünüş değildir. Biçim, işlev ve ekonomidir. Dürüst ürün geliştirilmesi satışları arttırabilir, üretim maliyetlerini azaltabilir, yeni pazarlar açar ve kalite profilini geliştirebilir."
Ergonomi Design Gruppen ile ilgili görsel sonucu
Şirketin kurucularından olan 1940 doğumlu Sven-Eric Juhlin ve 1946 doğumlu Maria Benktzon özellikle kas becerileri ve bu bağlamda kavrama ve tutma eylemleri üzerine araştırmalar yaparak özellikle özürlülerle ilgili tasarımı konusunda uzmanlaşmışlar.
Her ikisi de Kunstfackskolan'dan mezundur. Tasarım bürolarını kurmadan önce Sven-Eric Juhlin , Gustavsberg seramik fabrikalarında in-house tasarımcısı olarak çalışmış. Maria Benktzon da özürlülerle ilgili giyim tasarımı üzerine çalışmıştır. Bu tasarım grubunun bir çok projesi endüstriyel kuruluşların dışında, İsveç Çalışma Çevresi Fonu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Ulusal Meclisi gibi resmi kuruluşlar tarafından da desteklenmiştir. Bu konuda çalıştıkları projelerden bazıları da kaza ve tekrarlardan kaynaklanan, kasılma ve sakatlanma riskini önleyen matbaa ve kaynak makineleri.
"Herkes İçin Tasarım" yaklaşımının öncülerinden olarak kabul edilen Maria Benktzon, "İnsan dikkatini çözülmemiş problemler alanına yoğunlaştırmalıdır," diyor. Bu ilkeyle her tür insan eylemini optimize edilmiş gereçlerle daha kolay bir hale getirmeye uğraşıyor. "Snork" adını verdiği bıçakla çatal arasındaki gereç bunlardan bir tanesi.
Ergonomi grubunun yine Bahco için tasarlamış olduğu testere "Hacksaw 319" da Japon tasarım ödülü olan G-Mark'ı kazanmıştır. Kanada'da düzenlenen "Aktif Bir Yaşam İçin İsveç Tasarımı" sergisinde yer alan ürünlerden biri de Benktzon'un 1997 yılında tasarlamış olduğu "Beauty" (Güzellik) saç fırçası ve tarağı da romatizmalı ellerin kullanımına uygun olarak tasarlanmış vücut bakımı programının bir parçası.

Mafsal romatizması veya kas zayıflaması ile yaşamlarını sürdüren insanların yaşamlarını kolaylaştırmak için yapmış olduğu araştırma ve tasarımlarla ilgili sorunların salt teknik sorunlar olduğuna inanmıyor.Maria Benktzon için önemli olan özürlü insanların başkalarından bağımsız olarak yaşamalarını sağlarken, daha zayıf olan insanların topluma entegre olmaları. Araştırma konuları sadece özürlüler değil, özürlü olmayı önleyen ön tedbirler.